Sürekli anlaşmazlığın ve uyumsuzluğun nedenleri; kadınla erkek arasındaki dinsel ve yasal engeller ile toplumların arasındaki sınırlar ve kurallardır! Adnan YALIM
Yeni yılda çocuklarınıza, bilgi yerine, özgün olanı; sporu, müziği, resim çizmeyi, kitap okumayı, yemek yapmayı, insanların birbirlerinden farklı olduklarını anlamalarını sağlamak için de, sanatı öğretin!
Ayrıca; sembol ve ritüeller yerine,
♠ Değerleri; dil ve sanat, hukuk ve tarih, sorumluluk ve sorgulama, çevre ve iklim bilincini...
♠ Yaşamayı; kimseden emir almadan ve kimseye emir vermeden yaşamayı...
♠ Benlik edinmeyi; "kul benlik" değil, "özerk benlik" edinmeyi...
♠ Düşünmeyi; kimseden emir almadan, bağımsız düşünmeyi...
♠ İnanmayı; safsatalara değil, başarıya inanmayı...
1928-1937 yılları “kıtlık” yılları olarak bilinir. Kuraklıktan ekilen bitmez olmuş, insanlarımız bulabildikleri otları toplayarak günlük yiyeceklerini çıkarmanın çabasındalar. Hayvanlar, yiyecek yeterli yem, ot bulunamadığından birer ikişer ölmekte, geçinmek, yaşamı sürdürmek için erkekler, Ege’ye; İzmir’e, Aydın’a, Balıkesir’e çalışmaya giderlermiş. Bulabildikleri pamuk, tütün, bağ, ekin biçme, harman işlerinde çalışarak kazandıklarıyla köyde kalanlarını doyuracaklar.Köyden; Avni, Yaab'ın Irıza, Şakir, Memmidi, Havız, Yaylacı, Ayrancı'nın da aralarında bulunduğu kırk kişiye yakın Köşektaşlı, tren yolu yapımında çalışmak için Balıkesir tarafına gitmişler. Çalıştıkları yerde; tren malzemelerinin arasında; “Gevur icadı tereyağı” sandıkları teneke dolusu kırmızı yağ, aralarındaki uyanığın gözünden kaçmamış. Bir gece bolca çaldıkları bu yağı ekmekleriyle dürüm yaparak yemişler. En çok yiyen Havız olduğu için, en çok kusan o olmuş. Ne bilsinler yediklerinin o günece görmedikleri, ne işe yaradığını bilmedikleri yağın gres yağı olduğunu?Bazıları günlerce çalışamamış.
Biz insanlar, -bugünkü bilgilerimize göre- diğer canlılardan farklı olarak derin bir düşünme, yansıtma yeteneğine ve öz bilince sahibiz. Bu özelliklerimiz bizi, kendimize, çevremize, yaşama dair karmaşık sorular sormaya ve anlam arayışına iter. Kimimiz cevapları dini inançlar ve öğretilerde ararken, kimimiz de bilimin bistürisiyle yara yara, bilinmezin derinliklerine ulaşmaya çalışır.
Peki bu iki yaklaşımın arasındaki temel farklar nedir?
Dinler, bir inanç sistemi temelinde şekillenir ve yaşamın anlamını yaratıcı bir güç veya ilahi bir amaca bağlarlar. Kutsal metinler, ritüeller ve gelenekler aracılığıyla bu anlamı sunarlar. Din, genellikle şüpheye yer bırakmayacak mutlak bir doğruyu hedefler ve o doğruya inanmayı amaçlar.
Bilim ise şüphecilik ve sorgulamaya dayanır. Gerçeği gözlem ve deneye dayalı objektif ve kanıtlanabilir bir yöntemle arar. Bilim insanlarının amacı, evreni ve insan yaşamını mantıklı ve deneylere dayalı açıklamalarla anlamaktır.
Dinler, genellikle değişmeyen ve sınanamayan bir inanca dayanır. Yanlışlanamaz veya test edilemezler. Örneğin, yaratılış konusu, evrenin nasıl yaratıldığına dair kesin bir inanç içerir.
Bilim ise yanlışlanabilirlik ilkesine dayanır. Bilimsel iddialar test edilebilir ve sınanabilir. Bilimsel bir açıklama veya teorinin yanlış olduğu deney veya gözlemle kanıtlanabilir. Örneğin, yerçekimi teorisi belirli deneylerle sınanabilir ve yanlışlanabilir.
Dinler, genellikle doğaüstü bir varlık veya güç tarafından yönlendirildiğine inanılan bir anlamı öne çıkarır. İnsanların yaşamları, ilahi bir plana göre şekillenir. Evrenin kökeni, yaşamın amacı ve ölüm sonrası yaşam gibi metafizik soruları yanıtlamaya çalışırlar.
Bilim, doğaüstü açıklamalara dayanmaz ve kanıtı olmayan iddialarda bulunmaz. Kanıtı olmayan bir iddia zaten bilimsel değildir. Evrenin işleyişini doğa yasalarını kullanarak anlamaya çalışır. Bilim insanları, temel metafizik soruları yanıtlamak yerine gözlem ve deneylere dayalı olarak ölçülebilir ve anlaşılabilir gerçekleri anlamaya çalışırlar.
Dinler, genellikle kişisel inanç ve deneyimle ilişkilendirilirler. Her insan dinini kişisel bir biçimde yaşar ve yaşamın anlamını kendine özgü bir şekilde deneyimler.
Bilim ise evrensel ve nesnel bir perspektifi vurgular. Her yerde geçerli olabilecek bilgilere ve anlamlara ulaşma amacını taşır. Bilimsel bilgi, kişisel inançlardan bağımsızdır ve genellikle genel kabul gören gerçeklere dayanır.
Özetle, yaşamın anlamını dinlerde bulmakla bilimde aramak arasındaki temel fark, inanç ve şüphecilik, doğaüstü ve doğal, mutlaklık ve test edilebilirlik/yanlışlanabilirlik, kişisel ve evrensel gibi unsurları içerir. Bu iki yaklaşımın farklılıkları, insanların yaşamı yorumlama biçimlerini önemli ölçüde etkiler. Her iki yaklaşım da insanlar için farklı anlam ve tatmin kaynakları olabilir.