Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam142
Toplam Ziyaret738628
Norman Rockwell

Bir spor olayı, bir tartışma, zorlu bir çalışma, bir çeşit gevezelik, Norman Rockwell'in işlemiş  olduğu, resimlerine yansıtmış olduğu kimi konular, ancak uyum yıllarında ABD'li polis memurlarının himayesinde okula giden bir kız çocuğunu konu edinen “Hepimizin Yaşadığı Sorun” adlı çalışması, belki de en dikkate değer olanı.

Üretken ve yetenekli bir illüstratör olan Norman Rockwell, 20. yüzyılın ortalarında Amerika'nın en popüler sanatçısıymış ve haftalık The Saturday Evening Post dergisi için üç yüzün üzerinde kapak resmi çizmiş. 

Tarzı abartılı bir gerçekçilik olan Rockwell’in resimleri, gerçek gibi görünen insanlar, sadece bir miktar karikatür içeriyor. Rockwell zamanla, Saturday Evening Post'un okuyucu kitlesinin ilgisini çeken hikayeler ve karakterler konusunda uzmanlaşmış: Beyaz, Orta Sınıf Amerika, Yaramaz Çocuklar, Vızıltılar ve At Kuyruklular, Yakışıklı Kocalar ve Pembe Yanaklı Eşler, Nazik ve Kibar Büyükler, Sevimli Köpekler ve daha niceleri,  kimi zaman belirli bir anın hemen öncesinde, kimi zaman da  hemen sonrasında yakalanmışlar Rockwell’in fırçasına.

Bir spor olayı, bir tartışma, zorlu bir çalışma, bir çeşit gevezelik, işlemiş  olduğu, resimlerine yansıtmış olduğu kimi konular, ancak uyum yıllarında ABD'li polis memurlarının himayesinde okula giden bir kız çocuğunu konu edinen “Hepimizin Yaşadığı Sorun” adlı çalışması, belki de en dikkate değer olanı.

Resime konu olan Ruby Bridges, 1954 yılında doğmuş; aynı yıl yüksek mahkeme, aldığı bir kararla, o yıllarda okullarda yapılan ayrımcılığın anayasaya aykırı olduğunu ilan etmiş. Ancak, Ruby Bridges anaokuluna başladığı yıllarda, birçok okul yüksek mahkemenin aldığı karara uymamış. Ruby'nin ebeveynleri, New Orleans'taki okullarda yapılan ayrımcılığa karşı çıkmışlar, fakat bunun bedelini çok ağır ödemişler: Babası işini kaybetmiş, çiftçilikle uğraşan büyükannesi ile büyükbabası topraklarından ayrılmak zorunda kalmış. 

Evli ve dört çocuk annesi olan bayan Bridges Hall, New Orleans'ta, demokratik değerleri; hoşgörüyü, saygıyı ve tüm farklılıkların uyum içinde yaşamalarını teşvik etmek amacıyla, “Ruby Bridges Vakfı”nı kurmuş. Barack Obama, okullarda ayrımcılığa karşı başlatılan mücadelenin 50. yıldönümünde, Norman Rockwell Müzesi’ni Ruby Bridges Hall ile birlikte gezmiş ve o tablonun önüne geldiklerinde: "Eğer siz olmasaydınız, ben bugün başkanlık koltuğunda oturmayabilirdim!” demiş.

Ruby'nin okula yürüyüşü, Amerika’daki iç savaşa kadar uzanan bir tarihin parçası olmuş. Abraham Lincoln'ün özgürlük bildirgesine ve ABD anayasasında köleliği kaldıran bir değişikliğin kabul edilmesine rağmen, Afrika kökenli Amerikalılar hiçbir zaman tam anlamıyla özgür olamamışlar. 1800'lerin sonlarına gelindiğinde ise, güney eyaletlerde yürürlükte olan "Jim Crow Yasaları", siyah tenlilerin kütüphaneler, okullar, toplu taşıma araçları ve yüzme havuzları gibi herkese açık sosyal tesisleri beyaz tenlilerle paylaşmalarını engellemiş..

Bilgi: Bu sütuna aktarılan bilgiler, "The Saturday Evening Post" adlı haftalık bir derginin Internet sayfasından edinilmişlerdir! 

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Dalında Sev Gülü - Dr. Şair Salim Çelebi

DALINDA SEV GÜLÜ

adlı bu güzel şiiri ile, 2009 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Serbest Vezin Şiir Yarışması'nda elde etmiş olduğu başarıdan dolayı

Dr. Salim Çelebi'yi

kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz!

kosektas.net


Anadolu, Anadolu’m;

çöreklenmiş bağrına medeniyetler

varsan varım

yoksan yok olurum...

Kıştı mevsim,

aylardan

kazma kürek yaktıran

soğuk bir mart,

ısıtmıştın içimizi Anadolu’da

“merhaba” diyerek dünyaya evlat;

göçmemiştik daha kente,

hem evde hem tarlada çalışırdı anan köyde

bense herkes gibi ırgat;

işçi yani, çiftçi bile değil, gündelikçi;

gerçi

mutlu yaşıyorduk

fakat umutlu değildik geleceğimizden:

Doyurmaz olmuştu karnımızı pullukla yapılan tarım;

bir yanımız yaralıydı

bir yanımız yarım;

göçtük, gelen biziz

fakat getiremedik

Anadolu’da kaldı geçmişimiz!

Adını biz koyduk atalarımızdan yadigâr,

dinin de bizden kökenin de

kendin yaratacaksın kendini

özünde özümüz var.

Ben köyde büyüdüm

sen kentte büyüyeceksin,

belki is karası

belki de bukle bukle sarı saçların olacak

kâkülü alnına dökülen;

karşılık görmeyen aşkların olacak

anımsadıkça tüyler ürperten;

yorulacaksın yoksulluktan

göz yaşların olacak

sırılsıklam ıslanacak bedenindeki ten;

yılmayacaksın yaşamdan

korkmayacaksın sana yaklaşandan;

gerçekleşemiyor yaşamda her istenen,

farklılaşıyor koşullar

değişiyor her arzuya yol açan neden;

istediğin kadar didin istediğin kadar uğraş

pişmiyor tenceredeki aş beklemeden !

Sabretmelisin evlat, sabretmelisin;

zarara zararla

zulme zulümle

karşılık vermemelisin;

doğarken devraldığın görev bu

insanlığa yakışan töre bu.

Hoşgörün ve mazlum yanın

benzetilecek bazen bir mumyanın sessizliğine

suçlanacaksın;

göz yaşların dindirecek susuzluğunu

damla damla yutacaksın;

sırlar saracak bedenini

çılgınca alkışlanacaksın;

fakat,

kulağına küpe olsun evlat, gerçek tektir;

denenmişse geçmişte

balyozun gücü asırlarca örste,

hiç şüphen olmasın

gelecek gerçektedir: Akılda,

kıldan ince kılıçtan keskindir her sözcük;

gün gelir yük olur

ödetir bedelini;

eleştir, eleştiril

fakat uygarca kullan balla kapladığın dilini.

Yüksünme,

evire çevire

tüm içtenliğinle şöyle bir bak tarihe:

Darağacında

destanlaşan Pir Sultan...

Servetin ve yasın değil,

“kitapların kalsın çocuklarına mirasın”

diyen Cafer-i Sadık;

Hak yolunda gık demeyen Hallac-ı Mansur

-Hallacı Mansur ki, işkenceciler için bile af diler ve

bitmedi daha, dur;

“Ben, konuşan Kuran’ım.” diyen İmanım Ali

ve “incinsen de incitme!” deyişiyle Hacıbektaş-i Veli

ve daha daha niceleri

rehberin olsun,

dalında sev gülü.






Yorumlar - Yorum Yaz
Kitap Tanıtım Köşesi

Anna Karenina, Lev Tolstoy tarafından yazılmış, Rus Habercisi'nin 1873-1877 yılları arasındaki döneminde, bölümler hâlinde basılmış roman. 125 farklı yazarın belirlediği bir listede zamanımıza kadar yazılmış en iyi roman olarak görülmüştür.

Eser, 1870'li yılların Rusya'sında, toplumun üst sınıfına mensup kimseler arasında yaşanan birbirinden bağımsız iki aşk macerasını anlatır.
Olaylar Moskova'da, Sankt-Peterburg'da ve asilzadelerin yazlık malikanelerinde geçer. Romanda dürüst bir evliliğin mutluluğu ile yasak bir ilişkinin düş kırıklıkları karşılaştırılır; sadakat, tutku, kıskançlık gibi temalar işlenir; bir yandan da o dönemde Rusya’da kadınların durumu, eğitim reformu gibi konular dile getirilir.

Romanın baş karakteri Anna Karenina, Rus aristokrasisine mensup şık ve güzel bir kadındır. Yüksek bir devlet memuru olan Aleksey Aleksandroviç Karenin ile evli ve bir çocuk sahibi olan Anna Karenina'nın sevgisiz ve monoton bir evlilik hayatı vardır.

Anna Karenina, bir gün eşini aldattığı ortaya çıkan ağabeyi Prens Stepan Arkadyaviç'in (Stiva) Moskova'daki evine, karı-kocayı barıştırmak üzere gider ve orada Vronski adlı bir genç kont ile tanışır. Vronski, Stiva'nın eşi Darya Aleksandrovna (Doli)'nın kızkardeşi Prenses Yekaterina Aleksandrovna Şçerbatski (Kiti)'ye kur yapan bir gençtir. Kiti, kendisine evlenme teklif eden Konstantin Dmitriyeviç Levin adlı bir başka genci, Vronski nedeniyle reddetmiştir. Levin ve Vronski arasında kararsız kalan Kiti, sade bir çiftçi olan Levin yerine parlak geleceği olan Vronski ile evlenmesini uygun bulan annesinin etkisiyle Levin'in teklifini geri çevirmiştir. Levin, köyüne dönüp Kiti'yi unutmaya çalışır. Ne var ki, Vronski, Anna ile tanıştıktan sonra Kiti'ye ilgisini kaybeder, Anna'ya kur yapmaya başlar. Vronski'nin ilgisini kaybetmesi ve ona karşı karşılıksız sevgi uğruna değer verdiği Levin'i yitirmesi, Kiti'nin üzüntüden hastalanmasına sebep olur. Ailesiyle birlikte gittiği bir Alman kaplıcasında sağlığına kavuşur ve Vronski'ye olan duygularını unutur.

Anna kendisi ile birlikte Moskova'dan Petersburg'a dönen ve aşkını ilan eden Vronski'ye kayıtsız kalamaz. Dedikodulara aldırmadan genç kont ile aşk yaşar ve bu ilişkisinden hamile kalır. Petersburg'da katıldığı bir engelli at yarışından hemen önce bu haberi alan Vronski yarışta atının tökezlemesi sonucu feci biçimde düşer. Yarışı kocasının uzaktan gözlemi altında izlemekte olan Anna, sevdiği adamın öldüğünü düşünür ve yarışmadan sonra heyecanla kocasına Vronski ile yaşadığı aşkı itiraf eder. Karenin, bu itirafa rağmen itibarının sarsılmaması için boşanmayı reddeder ve Anna'dan bu ilişkiye son vermesini ister. Fakat Anna her şeye rağmen ilişkisine devam edince boşanma kararı alan Karenin, karısının çocuk doğurduğu ve ölmek üzere olduğu haberi üzerine onunla barışır; hem onu hem Vronski'yi affeder. Vronski, utancından kendisini öldürme düşüncesine kapılır ve silahla kendisini yaralar. Bir süre sonra Anna da, Vronski de iyileşecek, Anna kocasından ayrılıp bu evlilikten olma oğlunu ona bırakmaya; Vronski'den olma kızını yanına almaya; Vronski ise ordudan ayrılmaya karar verir. İki sevgili İtalya'ya kaçıp bir süre gözlerden uzakta yaşar.

Bu arada Doli, çocukları ile birlikte Levin'in köyüne yakın bir köyde yazı geçirmeye gider. Burada verdiği uğraşların ardından, Levin'in Kiti ile evlilik umudu artar. Moskova'da bir davet sırasında Kiti'ye yeniden evlenme teklif eden Levin sonunda mutluluğuna kavuşur. Çift evlenir, mutlu bir evlilikleri ve bir çocukları olur.

Oğlunun özlemi ile Avrupa'dan dönen Anna ise Rusya'da toplumdan dışlanır; gittikçe huysuz, kıskanç bir kadına dönüşür ve Vronski ile arası bozulur. Gittikçe içe-dönük bir kişi olan Vronski'nin artık kendisini sevmediği düşüncesiyle bunalıma giren Anna, yaptıklarından büyük bir pişmanlık duyar ve intihar eder. Anna'nın ölümünden sonra ruhsal çöküntü yaşayan Vronski ise çareyi orduya gönüllü yazılmakta bulur.

Vikipedi, Özgür Ansiklopedi

Anna Karenina, Tolstoy

ISBN: 9789750517457