Musa Kâzım Yalım Yalnız benim ol, el yüzüne bakma sakın sen, Kıskan beni, göğsünde uyut, yan ateşimden. Beste: Selâhattin Pınar, Güfte: Mustafa Nâfiz Irmak, Makam: Rast, Usûl: Curcuna |
GÜLLÜ'NÜN İLMİ Hemen hemen her konuda sürekli yazılar yazan ve yazdığı bu yazıları Milliyet Blog'daki sayfasında okuyucularıyla paylaşan Hüseyin Seyfi öğretmenimiz, gerek içerikli ve kaliteli yazılarıyla, gerekse seçkin ve ses getiren şiirleriyle köyümüz bilgisunum sayfasına zenginlik ve güncellik kazandırmıştır! Başta İngilizce aslından Türkçe'ye aktararak yazdığı araştırma yazıları olmak üzere eğitim, psikoloji ve kültürel konuları içeren yazıları; az sözle çok şey anlatan, hiçbir şey söylemiyormuş gibi görünüp gerçekleri göze sokan şiirleri, sadece köyümüz insanları tarafından değil, çevre köy ve kasaba insanları tarafından da büyük bir ilgi ve beğeni ile okunmuştur. Hüseyin Seyfi öğretmenimize köyümüz bilgisunum sayfasına yaptığı katkılarından dolayı minnettarız! Ona yüreğimizin diliyle dilimizin yüreğinden teşekkürler sunarız! kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası ÇOK YÖNLÜ ÖĞRETMENLER SEYREK |
31 Mart 2013, Pazar “Kadınlar arasında bir akraba toplantısı idi. Amaç, aramızda sohbet ve akrabalık duygularını pekiştirmek, çoluk çocuğun birbirini tanımasını sağlamaktı. Toplantıda içimizde kapalı olanlar olduğu gibi modern veya açık giyimliler de vardı. Yenildi içildi. Ayda bir kez toplanmaya karar verildi. Sıra ayrılma zamanına gelince, Güllü ayağa kalkarak, "Arkadaşlar" dedi, "gelecek sefere, herkes kağıtlar, kalem ve dosya ile gelecek" "Neden" dedim merakla, "Bu toplantıyı dinimiz hakkında bir şeyler öğrenmek için değerlendireceğiz. Gelecek toplantıya size, ilim nedir, konusunu veriyorum, herkes bu konuda hazırlıklı gelsin" Şaşırıp kalmıştım Güllü'nün davranışına. Biraz da sinirlendim. Ben bir öğretmendim. Nice profesörlerden ilim irfan dersleri almıştım. Oysa Güllü beş yıllık ilkokul mezunu idi. Güllü'den ilim dersi alacaktım. İçimden, "Allahım sabır ver" dedim. "Güllü senin amacın ne? Biz buraya ders almaya gelmiyoruz. Sonra sen bana nasıl ilim dersi vereceksin. Ben bir öğretmenim. Benim gibi burada bulunanların hemen hemen hepsi senden tahsil olarak çok ilerdeler. " "Olsun, tahsil ayrı, ilim ayrı" "İlim dediğin şey nedir " dedim "Allah'ı, Peygamberi bilmek, dinimizi öğrenmektir" dedi "Biz Allah'ı peygamberi, dinimizi senin kadar bilmiyor muyuz? En iyisi sen, bu görevi aldıklarına iade et. Boyundan büyük işlere de karışma. Git nerde ilim dersi vereceksen ver…" Daha fazla dayanamadım, oradan kalktım ve çıktım. Mahallede tüm apartmanlarda aynı şey söz konusuydu. Sonra düşündüm; Güllü’ye ne diyecen? Başını örten, koltuğuna kitabı geçiren ilim dersi vermeye kalkıyor bu memlekette. Herkesin bir hesabı var. Çoluğuna çocuğuna iş, aş, yurt… Birkaç yıl önce müdürüm beni çağırmıştı odasına, samimi ve içten bir tavırla, “İyisin hoşsun, görevini tam yapmana diyecek yok. Lakin bazı konularda eksiğin var.” Heyecanlanacak bir durum yoktu ya, heyecanlanmıştım. Eksiğim heydi acaba, sordum; “Dini bilgiler hususunda” dedi. Müdür, çekmecesinden, üstü resimli, eskiden sakallı esmer adamların kapıya kadar getirip satmak istedikleri, herkesin bilebileceği bazı dini bilgileri içeren kitapla broşür arası benzer bir şeydi. Aldım içine bir göz attım, iki üç dakika sonra masasının üstüne bıraktım ve, “Sor, ne sorarsan sor bu kitaptan” dedim. Müdür mahcup bir tavırla, “Özür dilerim , yanılmışım “ dedi. Müdürün samimiyetinden kuşku duymadığım için işi büyütmedim. “Duydun mu” dedi “Neyi” dedim. “Bizim hanım uçtu.” “Tövbe de” dedim. Öte yandan da merakımı yenemeyerek, “Ne oldu?” diye sormadan edemedim. "Hanımın uçması, Allah göstermesin başka anlamlara da gelir. " “Kuran belledi, komşu bir kadından” “Ee, ne var bunda, varsın bellesin” “İşe güce ve bana bakmıyor Kuran okuyacağım diye. Artık hanımın İşi, gücü din oldu, başka bir şeyle ilgilendiği yok.” “İnanmam. Kuran, kocaya kayıtsız şartsız itaatı ve bakmayı öğütler." “Bizimki artık eşitlikten meşitlikten bahsediyor. Televizyonda hep dini kanalları seyrediyor. Bana kanallarda haber, tartışma programları izletmiyor.” ”O kanallarda kadın erkek eşitliğinden pek bahsedilmez.” “Vallahi ne olursa olsun, hanımla çatışma içindeyiz. Durum zor." Telefonun öbür ucundaki, “Selam-ün aleyküm, hayırlı bayramlar, bayramınız mübarek olsun inşallah” deyince şaşırdım. Arkadaş, pek bu ağızla konuşmazdı. “Alo, iyi bayramlar, bayramınızı kutlu olsun” derdi en azından. Ama arkadaşın, “Şu mübarek günde bile vazifemizi icra etmekteyiz” deyince, “Maşallah” arkadaşın dinlendiğini ve bunu bildiğini anladım. Her dinlediğimiz ve her gördüğümüzle kitap yazacak halimiz yok ya, memleketimden bir iki minik fotoğraf karesi hepsi bu. |