Köşektaşlı Şair Nedim Uçar |
Köşektaş Köyü'nü de içine alan bu yazı Şair hakkında 2002 yılında yapılan bir yüksek lisans tezi sırasındaki mülakattan alınmıştır:
Doğduğum KÖY: Kırşehir iline bağlı Avanos ilçesinin Kösektaş köyünde, rahmetli annemin söylediğine göre bağlar bozulurken ve pekmezler kaynatılırken dünyaya gelmişim. Nüfus cüzdanımda doğum tarihi 05.01.1945 olarak yazılıdır. Yaptığım araştırmalar sonucunda asıl doğum tarihimin 10.10.1944 olduğunu tespit ettim. Bu nüfus kayıtlarımız 1954 yılına kadar devam etti. Nedeni ise; Türk siyasetinin renkli siması olan rahmetli Osman BÖLÜKBAŞI’nın siyasi etkinliğini azaltmak için, o zamanki iktidar tarafından Kırşehir ilinin ilçeye, ilçe olan Nevşehir’in ise ile dönüştürülerek, Kırşehir’in, Nevşehir’e bağlanması sırasında, Kösektaş Köyü de, Avanos’tan alınarak, Hacıbektaş’a bağlandı. Bizim de on yıllık Kırşehir-Avanos kayıtlarımız, 1954 senesinde, Nevşehir-Hacıbektaş olarak kayıtlarda yer aldı. Çocukluk yıllarımda doğduğum köye çok yakın olan Kayseri’nin on yıllık ilimiz olan Kırşehir’in ve ilçemiz Avanos’un, ayrıca yeni ilimiz Nevşehir’in ve ortaokulu okuduğum yeni ilçemiz Hacıbektaş’ın kültür dokularından etkilenmiş olabilirim. Babam Kızıl Halilli soyundan Hoca Mehmet oğlu Halil Efe, annemde aynı soya bağlı Hacı Musa kızı Fatma (Fade) hanımdır. Ailemiz üç erkek, beş kız olmak üzere sekiz kardeşten oluşmaktadır.
Çocukluğum oldukça huzurlu ve mutlu bir ortamda geçti. Henüz dört yaşlarında bulunduğum sırada şiirle ilk defa tanıştığımı ve şiirsel sözler söylediğimi hatırlıyorum. Rahmetli annem benim şiirsel bir dille konuştuğumun farkına vardığı zaman önceleri çok şaşırdı. Bana hitaben oğlum, yavrum; sen ruhlara mı, karıştın, yoksa bu yaşta aşık mı oldun. Aşıklık karın doyurmaz ama olsun. Her şeyde bir hayır vardır. Bu da Allah’tan diyerek dua eder ve ellerimden tutarak yaptığı duaları yüzüme doğru üflerdi. Bende söylediğim sözlerin bir anlam ifade ettiğini düşünür mutlu olurdum. Özellikle tabiatta meydana gelen değişmeler beni çok etkilerdi. İlkbaharda kuşların cıvıl cıvıl ötüşleri, aniden havalanmaları, suların çağıl çağıl akışı. Bozdağın üzerindeki karların erimeleri ve vadilere mor renkli sislerin çöküşü, yaylalarında bin bir renkli kır çiçeklerinin açışı, leyleklerin yuvalarına çöp ve dal parçacıkları taşımaları, kuzuların melemeleri, sığırların köye dönüşü, askere gidenlerin uğurlanmaları, dönenlerin şeker ve helva dağıtmaları, dalların yaprakla donanması, geceleri gökyüzünde yıldızların pırıl pırıl yanmaları, hele de sarı yıldızın sanki bana göz kırpar gibi duruşu, benimle dertleşmesi, zamanı gelen yıldızların arkalarında bir iz bırakarak kaymaları, Ay’ın değişik biçimlerde doğuşu, Güneşin Kaçkaç’ın sırtından yükselerek Çataldağ’ın çatağından altın bir avize gibi guruba dalması, Üçkuyu ovasındaki ekinlerin yeşil bir deniz gibi dalgalanmaları, daha binlerce sayabileceğim her şey ama her şey ilgimi çeker ve sanki benimle konuşmak ve dertleşmek isterlermiş gibi gelirdi. Bunca güzellikler karşısında duyarsız kalmam beklenemezdi. Gördüğüm nesneler dilimin döndüğünce ve aklımın erdiğince bir şeyler söylemeye çalışırdım. Bende henüz dört yaşlarında başlayan bu şiir söyleme tutkusu hiç eksilmedi. Her geçen gün üst üste yığılarak devam etti. Bende bu yükü taşıyabilmek için gecelerimi gündüzlere katarak çalıştım ama çok çalıştım, göz nuru ve yürek teri döktüm. Ben şiirle doğdum, şiirle yaşayacağıma inanıyorum. Şiir benim için vazgeçemediğim bir kara sevdamdır.
İlkokul birinci sınıfta iken rahmetli öğretmenim Yahya DOĞAN, Karacaoğlan’dan 4 kıtalık bir şiir okudu. Şiir bitince söz istedim ve ayağa kalkarak öğretmenimin okuduğu ve o anda duyduğum şiirin tamamını okudum. Öğretmenim ve sınıftakiler çok şaşırdılar. İlkokulda yazdığım şiirleri bir defterde toplamıştım. Ne yazık ki o defterim bilinçsizce tandır tutuşturmak için yakılarak heba olmuştu. Elimde ortaokul yıllarında yazdığım şiirlerimden bir bölümü vardır. Polis Koleji ve Polis Akademisinde okuduğum sıralarda yazdığım şiirlerde mevcuttur. Ancak bu dönemdeki şiirlerimin yeterli ilgi gördüğünü söylemem yanlış olur. Özellikle ortaokul yıllarında, yazdığım şiirlerim o zamanki köyleri anlatmaktadır. Onların bazılarını 1974 yıllarında çıkarttığım ÖKSÜZ isimli kitabımda yer almıştır. İlk yazdığım şiirlerimden bir tanesi olan KÖY GERÇEĞİ isimli şiiri 1958 yılında yazdım. Bu şiirim şöyledir:
KÖY GERÇEĞİ
Taş ile kerpiçten düz örtü damlar,
Çıra ışığında erir akşamlar,
Teneke çerçeve kağıttır camlar.
Bulgur pilavından bezen kapkacak,
Mobilgaz yerine külleli ocak,
Tezekte pişecek yerde yenecek.
Bir özellik taşır duvarın rengi,
Yeğane sırdaşı kalbur, elengi,
Çivi yaraları yüzde frengi.
On parça yamalık unun çuvalı,
Topal fare gece evin kralı.
İşte bu ve bunun gibi şiirler; ilk yazılı denemelerim sayılabilir.
Köşektaş Köyü'nün, Anadolu'nun, hatta dünyanın odak merkezinde olduğunu haritalarda bile görmek mümkündür. Bu köyde, her aileden en az birkaç kişinin yüksek eğitim ve öğretim yapmış olması, köydeki gençlerin neredeyse tamamının, en azından lise eğitimi almış olması; sanat, kültür ve eğitim açısından bu kadar ön plana çıkmış olmasının nedeni, elbette günün birinde uzmanlarca araştırılacak ve Anadolu'nun ve köylerimizin tarihine ışık tutacaktır.
Şair Dr. Nedim UÇAR