Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam27
Toplam Ziyaret742129
Refah ve Özgürlük

Yeterli beslenmeyi, barınmayı, nitelikli eğitimi imkânsız kılan, borç ve faturaları ödeyememe korkusuyla insanın aklını başından alan gelir adaletsizliği ve yoksulluğun, sağlığı, mutluluğu mahvettiğine dair araştırmaların sayısı giderek artıyor.

Yoksulluk beraberinde, artan hastalanma, sakat kalma ve erken ölüm riskini getirirken, kaliteli tedavilerden yararlanma şansını azaltıyor.

Yoksullukla birlikte eğitim düzeyi düşüyor, şiddet düzeyi yükseliyor.

Çocuklar için yoksulluğun uzun vadeli zihinsel sağlık etkileri daha da endişe verici.
Ailelerinin yoksulluk nedeniyle yaşadığı yoğun gerginlik ve travmaya maruz kalmaları, çocukların beyin gelişimini, hatta genlerini kalıcı olarak etkileyen zararlı stres hormonlarını tetikliyor.
Yalnızca fiziksel gelişimlerini değil, zekâ ve öğrenme kapasitelerini de sınırlandırıyor.
Çocuk gelişimine verdiği zarar o denli büyük ki, artık yoksulluğun erken dönem etkileri bir çocukluk hastalığı olarak tanımlanıyor.

Applied Research in Quality of Life’ dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, ekonomik ve siyasi özgürlükle mutluluk arasında güçlü bağlar var.

Araştırıcılar özgürlüğü, ‘seçme imkânı’, mutluluğu ise ‘yaşamın öznel keyfi’ olarak tanımlıyor ve şöyle diyorlar:
“Siyasi özgürlük arayışının nedenlerinden biri, özgürleşmenin daha fazla sayıda insanın mutluluğuna katkıda bulunacağı inancıdır. Bu inancın arkasındaki teori ise yaşamımızı istediğimiz biçimde yönlendirdiğimizde, daha doyurucu yaşamanın mümkün olmasıdır.”

Bu saptamalara katılmamak mümkün mü!

Mutluluk, ekonomik ve siyasi özgürlükten beslenir; sağlığımızın düzeyini belirler...

Yoksulluk yalnızca parasızlık değil, kişinin insan olarak kendi potansiyelini gerçekleştirme imkânına da sahip olmaması demektir.

Ve insanların büyük çoğunluğu, yeterli kaynaklara sahip olup özgür seçimler yapabildikleri sürece, kendi mutluluklarını tasarlama yeteneğine sahiptirler.

Dr. Şafak Nakajima

Köşektaş Köyü Muhtarlığı

     
 KÖŞEKTAŞ KÖYÜ MUHTARLIK SAYFASI   
Atamıza ve bayrağımıza olan saygımız ve sevgimiz sonsuzdur! Atamızı bir idol, bayrağımızı bir sembol gibi görmek yerine, Atamızın fikir ve düşüncelerinin yayılıp benimsenmesine, bayrağımızın kutsallığına ve gerektiği yerlerde dalgalandırılmasına özen gösteririz!

Muhtarlar, demokrasinin temel ta
şıdır!
Mustafa Kemal Atatürk
 
Muhtarımız
 Emin Karatekin

Köyümüzün yönetimsel anlamda sorumlusu olan Emin Karatekin, 31 Mart 2024, Pazar günü yapılan yerel seçimde oy çokluğuyla seçilmiştir, herhangi bir partinin temsilcisi değildir ve köy tüzel kişiliğini temsil etmektedir!

                                   Azalarımız                             

Sefa

Ceyhan

Turgut

Cesur

Özkan

Şahman

Emrah
Ceyhan

Dört kişiden oluşan, 31 Mart 2024, Pazar günü yapılan yerel seçimde seçmenlerin çoğunluğunun tercihiyle seçilen, yukarıda açık kimlikleri yazılı azalarımız, muhtarımız Emin Karatekin ile birlikte köyümüzün yönetim heyetini oluşturmaktadırlar!

Muhtarlık Mesai Saatleri ve İletişim Bilgileri

Çalışma Günleri ve Mesai Saatleri
Pazartesi l Salı l Çarşamba l Perşembe l Cuma
0090 384 463 6363muhtarlik@kosektas.comMuhtarlık Destek Grubu

Muhtarlık İşlemleriMuhtarlık  Faaliyet ListesiMuhtarlık Destek GrubuGörev Yıllarına Göre Muhtarlar


Köyümüzde; 31 Mart 2024, Pazar Günü Yapılan Muhtarlık Seçimi Sonuçları
 Kullanılan Oy Sayısı: 288 l Geçerli Oy Sayısı: 280 l Geçersiz Oy Sayısı: 8

Oyların Adaylara Göre Dağılımı

AdaylarOy SayısıOy Oranı
 Ali Erkan51 % 18,21 
 Bilal Şernaz 84  % 30,00
 Fatma Taşkıran 9 %  3,21
 Emin Karatekin118 % 42,14
 Sencar Taşkıran 18 %  6,43







Yorumlar - Yorum Yaz
Sosyal İzolasyon


Susan Sontag
Amerikalı deneme ve roman yazarı, insan hakları savunucusu

20. yüzyılın en etkili entelektüellerinden ve kültür eleştirmenlerinden olan Susan Sontag, sanat, kültür ve insan deneyimine dair keskin bakış açılarıyla tanınıyordu.

Belagat ve yalnızlık ilişkisine dair düşüncesi, dil anlayışının bireyin iç dünyasıyla olan bağlantısıyla alakalı olduğu yönündeydi.

Sontag, iyi konuşma, düşünceleri açık ve ikna edici bir şekilde ifade etme yeteneğinin, doğuştan gelen bir yeti olmadığına, izolasyonun bir sonucu olduğuna inanıyordu.

Toplumsal yaşamın egemen olduğu bir toplumda -ister ailelerde, ister gruplarda ya da toplumsal ortamlarda olsun- insanlar genellikle daha basit ifade biçimlerine başvuruyordu.

Sontag'a göre bir kimse ancak yalnız kaldığında ve kalabalıktan uzak olduğunda belagati geliştirebilirdi, çünkü bu izolasyon anlarında birey düşünceleriyle derinlemesine yüzleşebilir ve bunları açık bir şekilde ifade edebilirdi.

Sontag'ın dil hakkındaki fikirleri, kişisel kimlik, toplumsal yapılar ve insan durumunun kesişim noktalarını sıklıkla inceleyen daha geniş çalışmalarından şekillendi.

Birçok yazısında, fotografçılık, film ve edebiyat üzerine yazdığı çığır açıcı denemelerde olduğu gibi, izolasyonun yaratıcılık ve bireysellik üzerindeki etkisini araştırdı.

Sontag için belagat, statükoyu sorgulamaktan korkmayan gelişmiş, içe dönük bir zihnin işaretiydi. Bahsettiği "acı verici bireysellik", yalnız olmanın varoluşsal maliyetine işaret ediyordu, ancak aynı zamanda sağladığı yaratıcı özgürlüğe de.

Yalnızlık yoluyla, toplumsal beklentiler veya normlar tarafından şekillendirilmeyen, ancak bireyin kendi iç iletişiminden doğan daha otantik bir kendini ifade etme biçimi deneyimlenebilirdi.

Yalnızlık, sanat ve dil üzerine düşünceleri nesiller boyu düşünür ve sanatçıları etkilemeye devam etti.

Sontag'ın "kelimelerle düşünmenin" yalnızlıktan türemiş bir zihinsel izlenim olduğu iddiası, yaratıcılığın ve iletişimin doğasına dair önemli bir içgörü sunar.

Giderek daha fazla birbirine bağlı hale gelen, grup düşüncesinin ve kolektif deneyimlerin sıklıkla hakim olduğu bir dünyada, Sontag'ın fikirleri bize bireysel düşüncenin gücünü ve yalnızlığın dönüştürücü potansiyelini hatırlatıyor.

Çalışmaları, özellikle gürültü ve dikkat dağıtıcı uğraşlarla dolu bir dünyada, kendi seslerini duymaya çalışanlar için bugün de yankı bulmaya devam ediyor.


Kaynak: Classic Literature