Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam72
Toplam Ziyaret695502
Göremediğimiz Tüm Işıklar

Göremediğimiz Tüm Işıklar
Anthony Doerr

Göremediğimiz Tüm Işıklar, insan davranışı hakkında düşündürücü ve duygusal açıdan yankı uyandıran bir hikaye arayan herkesin mutlaka okuması gereken bir eser. Doerr'ın sıra dışı anlatımı ve büyüleyici karakterleri, okumayı bitirdikten sonra bile uzun süre sizi terketmeyecekler.

Göremediğimiz Tüm Işıklar, Anthony Doerr'in, II. Dünya Savaşı sırasında Paris'te yaşayan, Fransız Marie-Laure LeBlanc ile genç bir yetim olan Alman Werner Pfennig'in hikayelerini iç içe geçiren büyüleyici ve duygusal bir roman. Savaş ilerledikçe Marie-Laure ile Werner’in yolları beklenmedik şekilde kesişiyor, ikisi de savaştan bir an önce kurtulmak için çaba sarfediyor ve bu, insan ruhunun hayal edilemeyecek zorluklara rağmen dayanıklılığına vurgu yapıyor.

Doerr'in anlatısı zengin ve çağrıştırıcı; hem işgal altındaki Paris'in güzelliğinin hem de Nazi Almanyası'nın vahşetinin canlı görüntülerini resmediyor. Savaşın çapraz ateşinde kalanların hayatlarına hakim olan korkuyu, belirsizliği ve umudu ustaca yakalıyor.

Marie-Laure'un hikayesi cesaret ve azim hikayesi. Körlüğüne rağmen dünyayı olağanüstü bir özgüven ve beceriyle dolaşıyor. Onun sarsılmaz ruhu, bize en savunmasız bireylerin bile içindeki gücü hatırlatan bir ilham kaynağıdır.

Werner'in hikayesi ahlaki karmaşıklık ve kurtuluşla ilgili. Şiddeti ve gücü yücelten bir toplumda büyüyen Werner, savaşın zulmüne tanık olurken vicdanıyla boğuşuyor. Onun anlayış ve şefkat yolculuğu, insani bağın gücünün bir kanıtıdır.

Romanın doruk noktası hem yürek parçalayıcı hem de umut vericidir; çünkü karakterlerin yolları çok önemli bir anda kesişir. Doerr bize, ezici karanlığın karşısında sevginin, nezaketin ve insan ruhunun kalıcı gücü hakkında derin bir mesaj bırakıyor.

Göremediğimiz Tüm Işıklar, insan davranışı hakkında düşündürücü ve duygusal açıdan yankı uyandıran bir hikaye arayan herkesin mutlaka okuması gereken bir eser. Doerr'ın sıra dışı anlatımı ve büyüleyici karakterleri, okumayı bitirdikten sonra bile uzun süre sizi terketmeyecekler.

kosektas.net

Göremediğimiz Tüm Işıklar, Anthony Doerr
ISBN: 9786259918570

Şiirlerle Şenlendik - 23 Bölüm

ŞİİRLERLE ŞENLENDİK - 23. BÖLÜM

"Şiirlerle Şenlendik" adlı yazı dizimizin 23. bölümünü
siz ziyaretçilerimize sunmanın kıvancını yaşıyoruz!
kosektas.net

Şair Dr. Salim ÇELEBİ

8 Mayıs 2015, Cuma

Şiirlerle Şenlendik, 23 - Göçmen İşçiler

Ortak simgeleri şiirlerinde en akıcı, en uyarlı şekilde kullanan şairlerimizin başında gelir Ozan Telli. Şiirini okuduğunuz anda, alıp götürür sizi yıllar öncesi bir yaşantınıza. Okunan sözcükler, unutulmaya yüz tutmuş simgeler; bilinç ötenizin kapısını aralar ve o anınızı dününüzle buluşturur. Anımsatır, dününüzle yüzleştirir; kendinizle barıştırır sizi.

Yaşıtım Ozan Telli: 1950 doğumlu. Şiirleriyle 1970’li yılların sonunda tanıştım. İçimizden biriydi. Bizi, bize; bizim sesimizle, bizim gibi anlatıyordu: Sade, duru, içtenlikli…

Ozan Telli’yi de kaçırdık yurt dışına. Kovduk adeta. Yazdığı şiirleri, düşüncelerini; sakıncalı saydık ülkemiz için; boğduk, yasakladık. Şu anda yurt dışında İsveç’te yaşıyor Ozan Telli. Başta yurdum insanı olmak üzere, tüm insanlar için, yeni şiirler üretmeye devam ediyor İsveç’ten.

Yurt dışına emek göçü başladığı zaman, 10-11 yaşındaydım. Önce Almanya’yı tanıdık, daha sonra da diğer Avrupa ülkelerini. Yasal altyapısı oluşturulmadan, yurt dışına emek göçünün başladığı o yıllar ne zaman aklıma düşse, hep aynı cümleleri çağrıştırır beynim: İş ve İşçi Bulma Kurumu… Ütüye ihtiyaç duymayan naylon gömlek… HB sigara… Elde taşınan pilli radyo ve teyp…

GÖÇMEN İŞÇİLER

Göçmen işçileriz göçüp gelmişiz
ayrılık şerbetin içip gelmişiz,
sıra sıra sınır geçip gelmişiz
dış düşmana terimizi satmaya,
iç düşmanın kârına kâr katmaya
ve bir ucundan tutmaya
                 bizim olan geleceği.

Biliriz toprağı sürüyen seli.
Kopmuşuz ilimizden
kopmuşuz dalımızdan…
Biliriz toprağı sürüyen yeli.
Nasıl eser
nasıl susar
               biliriz,

yedi iklim dört köşeden geliriz.
Dört çiçekten bal alırız:
Sarı
    kızıl
          kara, ak,
okyanusa akarak;
Ustanın doğduğu ülke içinde
genişler halkalar halka içinde:
Suya düşünce taş
davranınca beden
düşününce baş:
Gör neler olur
duy neler olur
uyy neler olur!..
Uyy neler…

Yaban ellerinde doğar dölümüz
yaban ellerinde kalır ölümüz.
Halkların halaya durduğu yerde;
kendi türkümüzü söyler dilimiz
kendi türkümüzü çalar elimiz:
Gitarla
        santurla
                   sazla sevdalı;
ekmekle
        şarapla
              tuzla sevdalı;
duyulur sesimiz sesler içinde
başkaldırır Güneş sisler içinde.
Gün çekeriz yaşamaya canım hey,
can çekeriz yaşamaya canım hey!
Güvercin çekeriz: Gözleri güzel.
Kartal çekeriz: Kanatları kahraman.
Çimento çekeriz, çelik çekeriz, çark çekeriz;
çıkrık çekeriz, şelek çekeriz, aşk çekeriz:
                          Yarılmış ellerimizle
                          gerilmiş kollarımızla,
                          yapısına yarınların
ve yapıların harcına.

Akar buram buram duru terimiz,
terimizin aktığı yer, yerimiz.
Beklesin bayrağımızı burçlar baharda,
nasıl da nazlı salınacak seherde
nasıl da özgür…
Gölgesinde gönenecek gönüller,
destanımız okunacak renginde.
Kırmızı yelken gibi enginde
türküsünü söyleyecek rüzgârların.
Geceyi öldürecek
Güneşi güldürecek
karışacak gök denize:
                  Mavi maviye
                  mavi maviye.
Yarışacak gök denizle:
                  Mavi maviyle
                  mavi maviyle.

Norveç Ağacı
Norveç Ağacı
Haruki Murakami

"Norveç Ağacı", Japon yazar Haruki Murakami'nin 1987 yılında basılan bir romanı. Roman, aşkı ve kendini keşfetme yolunda ilerleyen bir gencin, Toru Watanabe'nin yetişkinliğe geçiş hikayesini anlatıyor.

Romanın adı, romanda tematik önem taşıyan The Beatles'ın "Norwegian Wood (This Bird Has Flown)" adlı şarkısından esinlenilerek konmuş. Murakami'nin çalışmaları büyülü gerçekçilik, iç gözlem ve çağrıştırıcı hikaye anlatıcılığının karışımıyla tanınıyor.

Özetle “Norveç Ağacı", baş kahramanı Toru Watanabe'nin 1960'ların Tokyo'sundaki üniversite yıllarını konu alıyor. Hikaye, Toru ve Kizuki'nin kız arkadaşı Naoko'yu derinden etkileyen, arkadaşı Kizuki'nin intiharının anısıyla şekilleniyor. Toru, kendi akıl sağlığı sorunlarıyla boğuşan Naoko'yla romantik bir ilişkiye giriyor. Hikaye ilerledikçe Toru, nerede ne yapacağı belli olmayan bir sınıf arkadaşı olan Midori ile de karşılaşıyor. Toru'nun Naoko ve Midori ile ilişkileri, insan ilişkilerinin karmaşıklığını ve kişisel mücadelelerin diğer insanlar üzerindeki etkisini yansıtıyor. 

Murakami, gerçekçi tasvirleri gerçekçilik unsurlarıyla harmanlayarak zengin bir duygu dokusu örüyor, aşkın karmaşıklığını derinlemesine inceleyerek, karakterlerin kimliklerini nasıl şekillendirdiğini tasvir ediyor.

Karakterlerden baş kahraman Toru, okuyucu için bağ kurulabilir bir mercek görevi görüyor. Onun içe dönük doğası ve duygusal yolculuğu, romanın daha geniş temalarını yansıtıyor. Naoko'nun kırılganlığı ve Midori'nin canlılığı, aşkın ve insani bağın farklı yönlerinin keşfedilmesine katkıda bulunuyor.

Roman, 1960'larda Japonya'daki öğrenci hareketinin arka planında geçiyor. Murakami, zamanın sosyal ve kültürel değişimlerini yakalayarak karakterlerin deneyimleriyle incelikli bir bağlam sağlıyor.

Murakami'nin düzyazısı, sadeliği ve duygusal yankısı nedeniyle övülür. Birinci şahıs anlatımı, okuyucuların Toru'nun düşünceleri ve duygularıyla yakından bağlantı kurmasına olanak tanıyor.

Roman, Naoko'nun mücadelesi üzerinden ruh sağlığına değiniyor. Murakami bu temayı hassasiyetle ele alıyor, bireyler ve ilişkiler üzerindeki etkisini tasvir ediyor.

Kısaca "Norveç Ağacı", duygusal derinliği, incelikli karakterleri, çağrıştırıcı hikaye anlatımı, karmaşık karakter gelişimi ve derin temaların araştırılması nedeniyle, övgüyle karşılanmış ve çok okunan bir roman.

Britannica l Japanese Literature