Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam149
Toplam Ziyaret798379
Sentetik İnsan


Ray Kurzweil
Biyolojik Olmayan İnsan

Ray Kurzweil, birkaç on yıl içinde bugünkünden bir milyar kat daha zeki olacağımızı düşünüyor. 

Türümüz genetik mirasının zincirlerini kırıp akıl almaz zekâ, maddi ilerleme ve uzun ömür seviyelerine ulaşırken, insan olmanın doğası hem zenginleşiyor hem de sorgulanıyor. Bu "paradigma değişiminin" hızı her on yılda bir iki katına çıkıyor, bu nedenle 21. yüzyıl, günümüz hızıyla yirmi bin yıllık bir ilerlemeye tanık olacak. Hesaplama, iletişim, biyolojik teknolojiler (örneğin DNA dizilimi), beyin taraması, insan beynine dair bilgiler ve genel olarak insan bilgisi, her yıl performans, kapasite ve bant genişliği bakımından genellikle iki katına çıkarak daha da hızlı bir ivme kazanıyor. Üç boyutlu moleküler hesaplama, 2030 yılından çok önce insan seviyesinde yapay zeka için gerekli donanımı sağlayacak. Daha önemli yazılım içgörüleri ise kısmen, çoktan başlamış bir süreç olan insan beyninin tersine mühendisliğinden elde edilecek. Bu değişimlerin toplumsal ve felsefi sonuçları derin olacak ve yarattıkları tehditler önemli olacak; ancak eninde sonunda makinelerimizle birleşeceğiz, sonsuza kadar yaşayacağız ve bir milyar kat daha zeki olacağız. Tüm bunlar önümüzdeki üç ila dört on yıl içinde gerçekleşecek.

Ray Kurzweil l Biyolojik Olmayan İnsan Sandığınızdan Daha Yakın

Bu sütünlara aktarılan bilgiler kısmen Encyclopædia Britannica kaynaklıdır!

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Hastamın Öğretmeni - 17 - Tabanca ve Bıçak

Hastamın Öğretmeni

17 -TABANCA VE BIÇAK

“Okulda etkinlikler olur muydu?”

Olmaz olur mu? Çok etkinlikler olurdu. Baharın pikniğe giderdik; Anadolu Yakasındaki Küçük Su Kasrına. Kumanyalar hazırlanır, özel vapur kiralanırdı biz öğrenciler için. Yemekler yenir, oyunlar oynanır, sınıflar arası müsabakalar yapılırdı. Dinleneceğimiz zaman ikili gruplar (eşli gruplar) oluştururduk. Benim eşim Nahitçiğim olurdu.  Birimiz çayıra uzanır, diğerimizin başı, uzananın başına değecek şekilde 180 derece açıyla yatar, sonra da her birimiz başlarını birbirimizin omuzlarına koyardık. Bu vaziyette yatarken birbirimize dönmek istediğimizde dudak dudağa gelirdik adeta.”

Okulumuzun çevresi yüksek bir duvarla çevriliydi. Ne biz dışarıyı görebilirdik, ne de dışarıdakiler biz içerdeki öğrencileri. Rahibeler gibiydik anlayacağınız. Dışarıyı görebilmek için hafta sonunun gelmesini veya mutfak nöbetini iple çekerdik. Okulumuzun mutfağı, okulun karşısında, yolun öbür tarafında bulunan Şehremini İlkokulundaydı. Yemekler orada pişer, kazanlar, nöbetçinin nezaretinde caddenin öbür tarafından bu tarafına geçirilirdi. Trafik yok gibi bir şeydi. Arada bir geçen tramvayları görürdük. Tramvay ücreti 3 kuruştu. Savaş yılları olmasına rağmen, yiyecek konusunda hiçbir zorluğumuz olmazdı.”

“Bir ara, okul olarak Ankara’ya gittiğinizi söylemiştiniz galiba?”

“Evet, evet.1944-1945 Öğretim yılında Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için izci olarak trenle Ankara’ya götürdüler. Başımızda da Meso vardı. Hamit’le arkadaştık o zamanlar. Sözlü gibi bir şey yani. Hamit, Meso’dan izin alarak pasta getirdi bize. Tüm kızlar afiyetle yedik. İstanbul’a dönüp de Nahit Hanımın ilk dersine girdiğimiz zaman, Nahitçiğimin bana yazdığı bir pusula, ön sıradan başlayıp elden ele dolaşarak bana kadar geldi. Açtım, ‘Süslü kızım Ankara’yı mı düşünüyor?’ diye soruyordu Nahitçiğim. Sanırım,  Ankara’da neler yaptığımızı ve bu arada arkadaşım Hamit’in bize pasta getirdiğini, Meso, Nahit Hanıma anlatmıştı.”

“Öğretmen okulu son sınıftaydınız zaten. Okulu bitirip yurdun dört bir yanına dağılacaktınız. Sizin tayininiz nereye çıktı?”

“Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinin Çayırlı Köyüne.” “Nasıl bir köydü Çayırlı?”

“Güzel bir köydü; her Anadolu köyü gibi. Köyün içinden, Filyosun kollarından biri geçerdi. Köyde epeyce değirmen vardı. Köy, Çaycuma’ya yaya olarak 3,5 saat uzaklıkta idi. Zaman zaman toplantı için çağırırlardı bizleri. Ben genellikle yaya olarak giderdim. 1-2 defa atla gittim. Köylüler atla gitmem için ısrar ederlerdi. Ben atla gitmeyi istemezdim. Çünkü atla gittiğim zaman yanıma bir de çocuk verirlerdi. Ben atın üstünde, çocuk ise yürüyerek gidiyorduk. Çocuğun yürüyerek yorulmasına içim elvermiyordu. Çevredekiler benim için,” Erkek gibi kadın; her ay onca yolu tek başına yürüyor, mutlaka tabancası vardır,“ derlermiş. Köyün muhtarı ise, “Hem tabanca taşır, hem de bıçak,” diye korumaya çalışırmış beni.”

 

Bilinçsiz Geleceğimiz


Yuval Noah Harari
Bilinçsiz Geleceğimiz
Our-Nonconscious-Future

Önümüzdeki bir iki yüzyıl içinde, biz insanlar kendimizi tanrılara dönüştürüp yaşamın evriminin en temel prensiplerini değiştireceğiz. Geleneksel mitolojiler Tanrıları, yaşamı kendi isteklerine göre tasarlayıp yaratabilen güçlü varlıklar olarak tasvir ediyordu. Biz insanlar ise, önümüzdeki en geç iki yüzyıl içinde muhtemelen çeşitli yaşam formlarını kendi isteklerimize göre nasıl tasarlayıp üreteceğimizi öğreneceğiz. Yeni tür organik varlıklar yaratmak için biyomühendisliği kullanacağız; doğrudan beyin-bilgisayar arayüzlerini kullanarak cyborglar (Cybernetic Organism: organik ve inorganik parçaları birleştiren varlıklar) yaratacağız; ve makine öğrenimi ve yapay zekâ alanındaki gelişmeler, tamamen inorganik varlıkların yaratılmasını bile harekete geçirmemize olanak tanıyabilecek. Geleceğin ekonomisinin ana ürünleri yiyecek, tekstil ve araçlar değil, bedenler, beyinler ve zihinler olacak.

Biyolojideki en büyük devrimin eşiğindeyiz. Homo Sapiens (insanın biyolojik adı)'in sonuna hazır olun.

Biyolojik neokorteksimizi (neokorteks: Memeli beyninin bir parçası) buluttaki sentetik bir neokortekse bağlayacağız. Bu, kılcal damarlar yoluyla beyne giren ve neokorteks modüllerimizle bulut arasında, tıpkı bugün akıllı telefonunuzun bulutla kablosuz iletişim kurması gibi kablosuz iletişim sağlayan tıbbi nano-robotlar (nano robot: tıbbi teşhis ve tedavi için üretilmiş robotlar) kullanılarak gerçekleştirilecek. Tıpkı bugün akıllı telefonunuzun buluttaki birçok bilgisayara bağlanarak yeteneklerini artırdığı gibi, biz de neokorteksimiz için aynı şeyi yapacağız.

Bu, 2030'lar ve 2040'lar senaryosu. O zaman düşüncemiz, buluttaki biyolojik ve biyolojik olmayan düşüncenin bir karışımı haline gelecek. Sonuç olarak, daha akıllı, daha müzikal, daha komik olacağız. Ancak buluta doğru ilerledikçe ve bulut daha güçlü hale geldikçe düşüncemiz giderek daha fazla biyolojik olmayan hale gelecek.

Yuval Noah Harari l Yuval Noah Harari l Bilinçsiz Geleceğimiz

Bu sütünlara aktarılan bilgiler kısmen Encyclopædia Britannica kaynaklıdır!

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası