Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam16
Toplam Ziyaret804891
Film Tanıtım Köşesi


KARA KAFA
(Schwarzkopf)

Yönetmen
Korhan Yurtsever

Oyuncular
Betül Aşçıoğlu l Savaş Yurttaş l Cüneyt Kaymak l Özlem Güler l Macit Flordun l Gülsen Tuncer l Ercan Demirel l Bülent Oran l
Wolfgang Esch l Bahri Ateş

Türk yönetmen Korhan Yurtsever tarafından 1980 yılında tamamlanan Kara Kafa (Almanca: Schwarzkopf), Türk işçilerinin Almanya'ya göçünü konu ediniyor; yalnızlık, siyasi direniş, sendikal örgütlenme ve feminist hareketin hikâyesini anlatıyor. Film, 1980 yılında gösterime sunulduğunda, Türkiye'deki sansür kurulu tarafından "dost ülke Almanya'nın onuruna hakaret ediyor" gerekçesiyle yasaklanır. Yönetmen Korhan Yurtsever, filmin yasaklanmasından hemen sonra Almanya'ya sürgüne gider.

Filmin Konusu: Almanya’da bir metal işletmesinde çalışan Cafer, daha iyi bir yaşam sürme umuduyla, eşi Hacer ile çocuklarını Almanya'ya götürür. Hamile eşi Hacer, bir iş bulur ve çalışmaya başlar, ancak hemen ardından doğum yapar. İşte bundan sonra, hem aile içinde hem de aile dışında sorunlar başlar. Hacer de, Cafer de çalıştığı için, yeni doğan çocuklarının bakımı sorun olur. Çocuğun bakımını sağlamak için, oğul ve kızlarını, Türkiye’ye gönderiyoruz gerekçesiyle, okuldan alırlar, eve kapatırlar. Oğulları genellikle yalnızdır, zamanının büyük bir bölümünü kentte yalnız dolaşarak geçirir. Kızları, yeni doğan kardeşine bakmak için evde kalmak zorunda kalır. Cafer için önemli olan, çocuklarının eğitimi değil, çocuk parasının ödenmesidir.

Çok bir zaman geçmeden Cafer işsiz kalır, zamanın büyük bölümünü kahvehanelerde kumar oynayarak geçirir. Hacer, hem çalışır hem de dernek, sendika çalışmalarında, kadın örgütlerinde aktif rol alır. Hacer ayrıca, çevresinin de etkisiyle, fiziksel ve zihinsel bir dönüşüm geçirir.

Filmin asıl negatifleri 2022 yılında şaşırtıcı bir şekilde yeniden keşfedilip restore edilir. Bu sayede bu tarihi belgeyi sinemaseverlere sunma olanağı doğar.

Kara Kafa (Schwarzkopf) l 1979 l 82 dakika.

Filmi izlemek için buraya tıklayın.

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Anasayfa

www.kosektas.net

Video l Bülbülü Öldürmek Neden Okunmalıdır?

Bülbülü Öldürmek okuyanlara, en zor anlarda, tek başına ayakta kalma cesaretini öğreten bir roman.

BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK


Bülbülü Öldürmek; adaletsizlik ve adalet, ırkçılık ve farklılık hakkında sürükleyici bir roman, tüm insanların eşitliği için tutkulu bir çağrı. 1960 yılında ABD'de yayınlanan kitap kısa sürede dünya çapında bir başarıya ulaşmış ve nesiller boyu okuyucuları büyülemiş. Harper Lee, 1930'larda Amerikan Güneyi'nin derinliklerinde geçen bir çocukluğun büyülü ve tuhaf şiirselliğini çağrıştırıyor. Scout ve Jem Finch kardeşler, iyiliksever bir avukat olan babaları Atticus tarafından yetiştirilirler, dışarıdan bakıldığında pastoral bir dünyada büyürler. Beyaz konaklar ve tropikal ağaçlarla noktalanmış, Alabama'nın kurgusal kasabası Maycomb'un geniş çimenliklerinde, büyümenin sevinçlerini ve gizemlerini yaşarlar. Ancak eski Güney toplumunda derin uçurumlar vardır: Siyah ile beyazlar, zengin ile fakirler arasında. Scout'un avukat olan babası, beyaz bir kıza tecavüz etmekle suçlanan siyahi bir tarım işçisinin savunmasını üstlendiğinde, sekiz yaşındaki Scout, dünyanın sandığından çok daha karmaşık olduğunu hayretle öğrenir, babasının adalet ideallerini tüm muhalefete karşı savunmaya çalışırken kendini tehlikede bulur. Kitabın Almanca ("Wer die Nahtigal Stört") sürümünün arka kapağındaki tanıtım yazısı.

HARPER LEE

Okuyanları güldüren, duygulandıran, bilgilendiren kitaplar vardır. Bir de okuyanların yaşama olan bakış açılarını değiştiren kitaplar vardır. Harper Lee'nin “Bülbülü Öldürmek” adlı kitabı dördüncü kategoriye girer. Bülbülü Öldürmek, sadece bir roman değil; çoğu zaman acımasız, adaletsiz, yalan ve kusurlarla dolu bir dünyada insan olmanın ne mana teşkil ettiğinin bir hatırlatıcısıdır.

1930'larda Alabama'nın kurgusal bir kasabası olan Maycomb'da geçen hikâye, babası Atticus Finch'in kazanamayacağını bildiği bir mücadeleyi izleyen genç bir kız olan Scout Finch'in masum gözüyle anlatılıyor.

Atticus Finch, haksız yere, korkunç bir suçla suçlanan Tom Robinson'ı savunuyor ve hemen ardından, önyargı, korku ve ahlaki sorumluluğun ağır yükünün yürek burkan irdelemesini yapıyor.

Bülbülü Öldürmek'in asıl gizemi, trajedisinde değil, cesaretinde yatıyor:

Atticus Finch, adaletsizlikten gözlerini ayırmadığı için, edebiyatın en yüce etiksel kahramanlarından biri olarak dimdik ayakta kalıyor; Scout'a, Jem'e ve çevresindeki herkese, gerçek cesaretin, tüm dünya haksız olduğunu söylese bile, doğru olan için savaşmaktan, kimse alkış tutmasa bile, görevini sakin ve onurlu bir şekilde yerine getirmekten vazgeçmemek olduğunu hatırlatıyor.

Atticus Finch ayrıca, masumiyetin kırılgan, empatinin başkalarını anlamanın anahtarı olduğunu, nefretin sonradan öğrenildiğini öğretiyor.  

Atticus, Scout’a, bir insanı, o insanın derisine bürünmedikçe asla gerçekten tanıyamayacağını söylerken, okuyucusuna en önemli derslerden birini veriyor, ki bu, bugün herkesin şiddetle ihtiyaç duyduğu bir ders.

Tom Robinson'ın acı veren davası adalet yanılsamasını paramparça ediyor ve önyargının bir toplumu ne denli derinden zehirleyebileceğini gözler önüne seriyor.

Hikaye bittiğinde, romanın adının güçlü bir gerçeği taşıdığı anlaşılıyor. Bir bülbülü öldürmek yürek burkar, çünkü bir bülbül şarkı söyler ve doğaya güzellik katar. Tom Robinson bir bülbüldür. Boo Radley bir bülbüldür. Savunmasız ya da yanlış anlaşılan herkes bir bülbüldür. Roman okuyanlara, bülbülleri dinlemeyi, savunmayı ve korumayı öğütlüyor.

Yayınlanmasından altmış beş yıldan fazla bir zaman sonra, Bülbülü Öldürmek hâlâ aynı güncellikte okunmayı bekliyor. Okurlardan adaletsizlikle cesaretle yüzleşmelerini, başkalarına empatiyle yaklaşmalarını ve çocuklarını insanları, etiket olarak değil, insan olarak görecek şekilde yetiştirmelerini salık veriyor.

Bülbülü Öldürmek, akılda kalan bir roman; kalbe sessizce yerleşen ve gitmeyi reddeden. Romanı okuduğunuzda, Atticus Finch'in sesini, Scout'un masumiyetini, Tom Robinson'ın ızdırabını ve Boo Radley'in nezaketini yanınızda taşımaya başlıyor, dünyanın ancak sıradan insanlar cesur olduklarında daha yaşanır olabileceğini anlıyorsunuz.

Kim bilir belki de Bülbülü Öldürmek'in gerçek gücü budur:

Her türlü dalavereye rağmen mücadele azmini yitirmemek, en karanlık anlarda tek başına ayakta kalma cesaretini gösterebilmek.

Kitabın kütüphanemizdeki PDF sürümüne buradan ulaşabilirsiniz.

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Harper Lee l Bülbülü Öldürmek l Kitabın Asıl Adı: To Kill a Mockingbird l Çeviri: Füsun Elioğlu l ISBN: 9789753850643


Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası'nda yer alan metin, resim, fotograf gibi tüm içeriklerin hakları asıl sahiplerine aittir! Söz konusu bu içerikler, sahiplerinin rızası olmadan, matbu ya da dijital, başka ortamlarda kullanılamaz!

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası


www.kosektas.net|İletişim: kosektas@kosektas.com| Son Güncelleme: 23 Kasım 2025
Yerkürenin kuzey yarısında, ekvator ile kuzey kutbu arasındaki bölgelerde havaların Nisan ve Mayıs aylarından itibaren ısınmaya başladığını nereden bildikleri şaşırtıcı, hatta bir mucize olan leylekler, sıcak yaz aylarını geçirmek için, soğuk kış aylarını geçirdikleri ülkelerden geri dönerler, beş – altı ay gibi uzun bir süre bizim köyde kalırlardı. Altı - yedi ay gibi uzun bir zaman sonra, o kadar uzak mesafeleri katedip bizim köye gelen leylekler, sanki pusulaları varmış gibi, hedefi hiç şaşırmadan, Süllü amcanın tuvaletinin üzerindeki daha tam anlamıyla hazır olmayan yuvaya konarlar, gagalarını tüylerine gömerler, tüylerini kabartıp gerneştikten sonra, huzur içinde uykuya dalarlardı.
18.03.2012
Son günlerde sitemizde Çanakkale Savaşları’yla ilgili tartışma yazılarını ilgiyle izliyorum. 18 Mart tarihi yaklaştıkça konunun daha da güncelleşeceğini düşünüyorum. 18 Mart savaşın başlangıcı olarak kabul edilir, öyle bilinir. Oysa İngiliz birlikleri 19 Şubat 1915 tarihinden itibaren Settülbahir ve Kumkale mevkilerini bir ay boyunca bombaladı. Çanakkale Savaşı’nı bir bütün olarak değerlendirecek olursak 19 Şubat’ı başlangıç olarak kabul etmemiz gerekiyor.
17.03.2012
 2 
Şiir Tanıtım Köşesi

Şiirler, başarılı olduklarında,
baş döndürücü bir kısalıkta,
kayıt altına alınamayan,
sınır çizilemeyen, bitmek
bilmeyen hikayeler anlatırlar. 

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Salkım söğütler
altında koyulaşırdı sohbetler.
Politika, gaile, din; vergi, savaş, kıtlık;
gurbet, sıla, yoksulluk
ve bir de askerlik anıları
süslerdi anlatılanları.
Gocunulmazdı,
açıktı eleştiri
ve kahpe feleğe intizar vardı içinde.

Suspus olunur
çıt çıkmazdı ajans vakti.
Tefe koyulur,
safça
ve insafsızca
suçlanırdı halktan olmayan parti:
Oy vermiş,
alay edilen
birkaç tövbekâr vardı içinde.

Cepte taşınırdı kanıtlar:
Hayat Mecmuası, Akbaba;
Ferhat’tan Şirine,
Keremden Aslıya
yakılan ağıtlar
okunurdu defalarca.
Sevdiğine kavuşamayan yâr vardı içinde.

İşin en kötüsü,
pelesenk olmuştu dillerde
kalkınmasın köylü diye
kapatılan Hasanoğlan Köy Enstitüsü.
Seferberlik, jandarma,
halkın belini büken
bir de tahsildar vardı içinde.

Bazen berrak bazen çamurlu
çağıldardı dereden akan sular.
Ağzından bal damlayan
Ali Emmiler, Hasan Ağalar;
Çanakkale Gazisi
birisi topal,
nur yüzlü dört ihtiyar vardı içinde.

Şair Dr. Salim ÇELEBİ

Bilgi: İlk kez 29/11/2014 tarihinde yayınlanmış bir şiirdir!